3 Aralık 2024 Salı

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, CHP’NİN CUMHURBAŞKANI ADAYININ MUHARREM İNCE OLDUĞUNU AÇIKLADI (04 MAYIS 2018)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, CHP’NİN CUMHURBAŞKANI ADAYININ MUHARREM İNCE OLDUĞUNU AÇIKLADI (04 MAYIS 2018)


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: "25 Haziran’da sadece İzmir’in dağlarında değil, Türkiye’nin bütün dağlarında çiçekler açacak"


enel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda düzenlenen Büyük Buluşma’da, CHP cumhurbaşkanı adayının Yalova Milletvekili Muharrem İnce olduğunu açıkladı.


Genel Başkan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:


25 Haziran’da sadece İzmir’in dağlarında değil, Türkiye’nin bütün dağlarında çiçekler açacak. Bunu inanarak söylüyorum. Bu ülkenin insanlarına inanarak söylüyorum. Çünkü bu topraklar demokrasi mücadelesinin verildiği topraklardır. Osmanlı döneminde de böyle oldu, Cumhuriyet döneminde de böyle oldu ve demokrasimizi geliştirmek için her türlü mücadeleyi göze alacağız.



1920’lerde yetkiyi saltanattan, yani saraydan aldık halka verdik. 1921 Anayasasında egemenlik, yani “hakimiyet bila kaydü şart milletindir” diyerek demokrasinin temel taşını tarihin böğrüne kazıdık. 29 Ekim 1923’te cumhuriyetimizi kurduk, bütün mazlum milletlere örnek olduk, bütün ezilen halklara örnek olduk ve onlar da bizim yaptığımız gibi milli kurtuluş savaşı verdiler ve arkasından cumhuriyetlerini kurdular. 1946 yılında çok partili yaşama geçtik ve 14 Mayıs 1950’de seçimi kazanan Demokrat Partiye rahmetli İsmet İnönü kendi koltuğunu verdi. Dünya tarihinde görülmemiştir, tek adamken yapılan seçimlerle demokrasiyi bu ülkeye kazandırmış ve Demokrat Partiye iktidarı teslim etmiştir.


Daha sonra darbelerle karşılaştık, ağır darbeler yaşadı demokrasimiz. Demokrasi uğruna bu ülkede ağır bedeller ödendi, idam sehpaları kuruldu, politikacılar, askerler, gencecik fidan gibi çocuklarımız darağaçlarında demokrasi için, düşünce özgürlüğü için ağır bedeller ödediler. Şimdi 2018 yılındayız, yani 21’inci yüzyıldayız. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türkiye farklı bir sürecin içine evrildi. 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilip 20 Temmuz’da bir sivil darbeyi gerçekleştirdiler. O darbeye karşı çıkan tek parti Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur.



Bugün bir yol ayrımındayız. Siyasal partilerle ittifak yapmak istiyoruz, bize soruyorlar “neden ittifak yapmak istiyorsunuz?” diye.


1) Birinci nedenimiz şu, 12 Eylül askeri darbesinin getirdiği yüzde 10 seçim barajını ve darbe hukukunu sıfırlamak için sıfır baraj ittifakı istiyoruz, her partinin katıldığı sıfır baraj ittifakı.



2) Seçme hakkının üstündeki bütün engelleri kaldırmak istiyoruz. Yüzde 10 baraj nedeniyle insanlar istedikleri partiye oy veremiyorlar. Oyum boşa gitmesin diye bir arayışın içine giriyorlar. Eğer sıfır baraj ittifakını oluşturabilirsek her vatandaş dilediği partiye, önünde yatan partiye rahatlıkla oy verebilecek.


3) Demokrasi kültürünü geliştirmek için ittifak yapmak istiyoruz. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları ise, o zaman siyasi partiler kavga için değil ülkenin çıkarları için bir araya gelmeliler.




4) Yine aynı şekilde, bu ülkede kutuplaşmaya son vermek için ittifak istiyoruz. Yani kimlik üzerinden siyaset yapılmasın, yani inanç üzerinden siyaset yapılmasın, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapılmasın. Bunun için ittifak yapmak istiyoruz.



Ve hep birlikte bu ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz. Ve bunun için biz ittifakı istiyoruz. İttifak, en geniş ittifakın olmasını istiyoruz. Ve bu çağrıyı da buradan bütün Türkiye’ye, bütün siyasi partilere açık yüreklilikle yapıyoruz.,


Söyledim, yeni bir yol ayrımıyla karşı karşıyayız. Bugün 4 Mayıs 2018, 21’inci yüzyıldayız, Türkiye’de 20 Temmuz darbesinden sonra hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur, çünkü yargı bağımsızlığı yoktur. Yani güçler ayrılığı ilkesi yoktur, yani yasama, yürütme ve yargı tek bir otoriteye bağlanmış durumdadır. Daha acı olanı yargı hiyerarşisi çökmüştür. En alttaki mahkeme başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere üst mahkemelerin kararını uygulamıyorum noktasına gelmiştir. Hesap verebilirlik; yani sizlerden, yani bizlerden, yani 80 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığının hesabını siyasal iktidar vermemektedir. Hapishaneler tıka basa doludur. Kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu belli değildir. Halkın gözü, kulağı ve sesi olan medya kontrol altındadır. Basın özgürlüğü tümüyle bitmiştir. Ancak bir grup medya direnmektedir, onlarda her türlü baskıya maruz kalmaktadırlar. Ve bugün Türkiye 5 büyük sorunla karşı karşıyadır. Ve bu sorunları aşmak için önce sizlere şunu söyleyeceğim, bu 5 büyük sorunu birazdan sayacağım.



Aşmak için az önce konuşmamın başında ifade ettim, 25 Haziran’da Türkiye’nin bütün dağlarında çiçekler açsın diyorsak,




Bir; seçmen listeleri hazırlandı benim çağrımdır, sizler de çağrıda bulunun herkes gidip seçmen listelerini bir kontrol etsin adım var mı, yok mu? Yoksa hemen kaydını yaptırsın.


İkinci görev; bu ülkenin aydınlarına, vatanseverlerine, demokrasiye inananlara yaptığım ikinci çağrımdır, hiç kimse Haziran ayı tatil ayı efendim tatile gidelim, deniz kenarına gidelim, yaylalara çıkalım deme lüksümüz yoktur. Herkes inadına inadına bir bayram havası içinde sandığa gitmelidir.



Ve sorunlarımız, Türkiye bugün bir beka sorunu yaşamaktadır. O nedenle 5 sorunun aşılması lazım. Nedir 5 temel sorunumuz?



Birincisi, demokrasi ve milli irade ipotek altındadır. Demokrasi ve halkın iradesini, yani milli iradeyi ipotek altından kurtarmak zorundayız. Bugün 21’inci yüzyılda sarayın vesayetini perçinlemek için Genelkurmay Başkanı ve sarayın sözcüsü bir başka Cumhurbaşkanına gidip oraya baskı kurmaktadır. Hiç kimse demokrasi üzerinde vesayet kurmaya yeltenmesin, hiç kimse! Cumhuriyet Halk Partililer olarak, Kuvayı Milliyeciler olarak nasıl 1920’lerde biz mücadele ettiysek aynı mücadelemizi kararlılıkla ve inançla yapacağız. Bu en başta Sayın Abdullah Gül’e giden Genelkurmay Başkanı ve onun temsilcisi olan İbrahim Kalın’a söylüyorum. Kimse orduyu kullanıp demokrasi üzerinde vesayet kurmasın. Bu ayıbı ordunun üzerine gölge olarak düşürenlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinde asla yeri yoktur.



İkinci temel sorunumuz, dış politika. Dış politika 16 yıl önce bütün dünyayla barışık olan Türkiye bugün bütün dünyayla kavgalı haldedir. Biz bütün komşularımızla, bütün dünyayla barışık bir yaşam sürdürmek istiyoruz. Kendi ülkemizin onuru, gururu ve geleceği için.



Dördüncü sorun alanımız, ekonomi. Çivisi çıktı ekonominin, ne olduğu belli değil. Doları kontrol edemiyorlar. Mevcut yöneticiler, bunu her yerde söyleyin mevcut yöneticiler yakayı tefecilere kaptırmış durumda, tefeciler ne istiyorlarsa onun gereğini yerine getiriyorlar. Yani mevcut yönetim halka değil, rantiyeye çalışıyor, rantiye için kaynak ayırıyor ve rantiye için uğraşıyor. Şunu herkesin bilmesini isterim, 2002 yılında bu ülke nüfusunun yüzde 1’i milli gelirin, milli servetin yüzde 38’ine sahipti. Bugün yüzde 1’i milli servetin yüzde 55’ine sahiptir. 38’den 55’e çıkmış durumda. Dolayısıyla ekonomide alacağımız çok yol var. Duyunu Umumiye, Osmanlı döneminde kurulan Duyunu Umumiye şimdi Londra’da kurulmuş vaziyette.





Beşinci sorun alanımız eğitim. Anneler, babalar çocuklar hangi okula gidecek bilmiyorlar, hangi sınava girecek bilmiyorlar. 16 yılda 14 kez eğitim politikası değişti. Oysa biz vicdanı hür, irfanı hür, fikri hür nesiller yetiştirmek zorundayız.



Güzel günler göreceğiz ve motorları maviliklere süreceğiz. 25 Haziran’da Allah’ın izniyle bunu yapacağız.




Ve yakında seçim bildirgemizi de hazırlayacağız. Yine görkemli bir toplantı yapacağız. Bizim bildirgeleri istedikleri kadar kopyalasınlar ama kopyacıdan devlet adamı olmaz, kopyacıdan siyasetçi olmaz, kopyacıdan olsa olsa sahtekar olur.





Ne dedik? Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştireceğiz. Bunları kim yapacak? Öğretmenler yapacak. Öğretmen nedir? Toplumun aydınıdır öğretmen. Elinde meşaleyle toplumu aydınlatan kişidir öğretmen. Öğretmen baş tacı ettiğimiz kişidir öğretmen. Öğretmen toplumu aydınlatan bilge bir kişidir öğretmen.


Ve bu sorunları çözme konusunda bir öğretmen, kararlı, inançlı, enerjik çabasını harcamak istiyor. Ve eski bir öğretmen, yeni bir politikacı Sayın Muharrem İnce gel bakalım buraya.







Muharrem İNCE- Sayın Genel Başkanım, hep söylediniz parti Başkanından Cumhurbaşkanı olmaz, parti üyesi Cumhurbaşkanı olmaz. Bunu hep söylediniz. Ben de bu görüşünüze hep katıldım. 24 Haziran’da Allah’ın izni, milletin isteğiyle Cumhurbaşkanı olacağım. Sadece Cumhuriyet Halk Partililerin değil, sadece bu salonda bulunanların değil, 80 milyonun, herkesin, AK Partililerin, MHP’lilerin, HDP’lilerin, Saadet Partililerin, herkesin Milliyetçi Hareket Partililerin, sağcıların, solcuların, Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin, Sünnilerin herkesin Cumhurbaşkanı olmak için. Onun için 15 yaşında 79 ara seçimlerinde sokaklara afiş asmaya çıkmış ve 39 yıl Cumhuriyet Halk Partisinin rozetini taşımış birisi olarak ben tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacağım ve rozetimi size emanet
ediyorum.




Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, hep söyledim Cumhurbaşkanı 80 milyonu kucaklamalı. Çünkü Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek namusu ve şerefi üzerine tarafsız görev yapacağına dair ant içecek. O andın sahibidir Muharrem İnce.


Şimdi ben ona 80 milyonun Cumhurbaşkanı olacağı için Türk Bayrağı rozetini takıyorum.